Anahtar Kelimeler: Daha fazla çalışmalıyız

Daha fazla çalışmalıyız

Daha fazla çalışmalıyız

Daha fazla çalışmalıyız

Sp´DE TOPLANTI YAPILDI

Kırıkkale, Saadet Partisi İl Başkanlığının aylık çalışmalarının değerlendirildiği il divan toplantısı il binasında partililerin yoğun ilgisi ile düzenlendi. Toplantıya Kırıkkale sorumlusu Saadet Partisi GİK Üyesi Muzaffer Baydar da katıldı. Toplantının açılışında konuşan Saadet Partisi Kırıkkale İl başkanı Faruk Vurgun, partilileri selamladı.

İL DİVAN TOPLANTISI

Faruk Vurgun hükümetin yanlış uygulamalarıyla ülkeyi bugünkü hale getirdiğini dile getirerek, ?Bugün gelinen noktada girilmesi yasaklanmış ilçelerin olduğunu bilmek bizi sıkıntıya sokuyor. Çözüm sürecinde yapılan yanlışların ceremesini çekiyoruz. Seçimden sonra rahatlayacağız dendi, daha kötüye gidiyoruz. Dış politika iflas etmiş durumda. Ülkemizin bu durumu bizim sırtımıza daha da çok sorumluluk yüklüyor. Daha çok çalışmalıyız? dedi. İl divan toplantısında  GİK Üyesi Muzaffer Baydar;  ülke gündemi hakkında değerlendirmeler yaptı. Toplantımız ülkemizin, İslam âleminin ve bütün insanlığın huzur, barış ve kardeşliğine vesile olmasını temenni ediyorum. 2015 yılını geride bıraktık. Dünya hayatı gelip geçicidir. Hepimiz için bir imtihan sahasıdır. Sonsuz bir hayat için, yaptıklarımızla yapmadıklarımızla, günahlarımızla sevaplarımızla hesaba çekileceğiz. Bu yüzden 2015 yılını geride bırakırken yapmamız gereken şey, örf, adet ve geleneklerimize, ruh kökümüze, inanç yapımıza uygun olarak kendimizi, vicdanımızı muhasebeye çekmek olmalıdır. İslam dünyası kan, revan içindeyken bizler ne yaptık? İnsanlığın emeği, alınteri  sömürülürken bizler ne yaptık? Dünyanın 60 ayrı bölgesinde terör, çatışma, iç savaş yaşanırken bizler ne yaptık? Masum mülteci bebekler Akdeniz´in, Ege´nin soğuk sularında hayata veda ederken bizler ne yaptık? İşte bugünkü toplantımızda ülkemiz adına, bölgemiz adına, insanlık adına, bu muhasebeyi yapmak istiyoruz.

KAN, İŞGAL VE GÖZ YAŞI

2015 yılını üç kelimeyle özetlemek gerekirse maalesef, bu üç kelime,  ?Kan, işgal ve göz yaşı? dır. İslam dünyası, Haçlı seferleri, Moğol istilası ve Osmanlının yıkılışından sonra en büyük felaketini yaşıyor. Bugün nereden kesif bir duman yükseliyorsa, orası mutlaka bir İslam ülkesidir. Nereden acı bir feryat yükseliyorsa, orası da bir İslam diyarıdır. Nerede bir kamplaşma, nerede bir kutuplaşma varsa, orası bir İslam coğrafyasıdır. Küresel emperyalizm, bir kısım mevki ve makam düşkünü gafil işbirlikçileri kullanarak, İslam Ülkelerine fitne tohumları saçıyor, ortalığı karıştırıyor, kardeşi kardeşe kırdırıyor.  Bunun için de ya, ırkçılığı veya mezhepçiliği tahrik ediyor. İslam ülkeleri birer birer parçalanırken, adım adım Büyük İsrail Projesi hayata geçiriliyor. Oysa dünyanın en zengin maden yatakları İslam coğrafyasındadır.  Dünyanın en zengin petrol yatakları İslam coğrafyasındadır. Dünyanın en genç ve en dinamik nüfusu İslam coğrafyasındadır.  Müslümanlar Cenab-ı Allah´ın kendilerine bahşettiği imkânları birleştirdikleri takdirde muazzam bir güç oluştururlar. İnsanlığa yön verirler. Adalet ve barış üzerine kurulu Yeni Bir Dünya´yı inşa ederler.  İşte 2015 yılını geride bırakırken İslam dünyasının muhasebesini yapması gereken en önemli konu budur. Bunca badire, bunca felaket, bunca işgal yaşanırken bizler ne yaptık? İslam dünyasının birlik ve beraberliği için mi çalıştık, yoksa küresel egemenlerin, ırkçı emperyalizmin değirmenine su mu taşıdık?

ZUZÜM DÜZENİ YIKILSIN

Bu zulüm düzenini yıkıp yerine adil bir düzen kurmak için mi çalışıyoruz, yoksa enerji havzalarından, petrol yataklarından ve borsadan başka gündemi olmayan küresel emperyalizmin değirmenine su mu taşıyoruz? Nitekim ülkemiz üzerinde oynanan kanlı oyunlar ve sinsi planlar, 2015 yılında artarak hız kazanmıştır. Her gün birkaç şehit haberiyle sarsılıyoruz. Okullar boşaltılıyor, Mahalleler boşaltılıyor, şehirler boşaltılıyor. Güneydoğu´da öğretmenler izinli. 155 bin öğrenci okula gidemiyor. Hendekler sadece sokakları değil, gönülleri de birbirinden ayırıyor.  En büyük gücümüz olan birlik ve beraberliğimizin yerini, en büyük tehlike olan öfke ve nefret alıyor.  Milletimizi savaşlarla yenemeyeceğini anlayan ırkçı emperyalizm, anarşi ve terör yoluyla milletimiz arasına kin ve nefret tohumları ekiyor. Dolayısıyla bir kardeş kavgası çıkarmanın fırsatını kolluyor. İşte bugün ülke olarak muhasebesini yapmamız gereken en önemli konu budur? Ülkemizin birlik ve beraberliği için mi çalışıyoruz, yoksa kendi siyasi ikbal ve menfaatimiz için ülkeyi ateşe mi atıyoruz? Sağduyu ve akl-ı selimle mi hareket ediyoruz,  yoksa öfke ve nefrete teslim olarak, ırkçı siyonizmin ekmeğine yağ mı sürüyoruz?

PARASININ DEĞERİ İLE ÖLÇÜLÜR

Başta siyaset kurumu olmak üzere herkes bunun muhasebesini yapmalı ve kendi vicdanın da cevabını vermelidir. Peki böylesine hassas, böylesine kritik, böylesine önemli bir süreçte siyasetin gündemi ne?  Başkanlık sistemi!  Hep ifade ediyoruz, Asıl olan yönetim sistemi değil, üretim sistemidir. Ekonominiz zayıfsa, dışa bağımlıysa, her 5 gencinizden biri işsizse, dış borcunuz zirve yapmışsa, ülke terör ve korkuya teslim olmuşsa,  sisteminizin adı Başkanlık Sistemi olmuş, Parlamenter Sistem olmuş, Padişahlık olmuş, krallık olmuş ne fark eder. Yada bütün bu olumsuzluklar giderilmek istendi de parlamenter sistem mi engel oldu.  Dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan İngiltere´nin yönetim sistemi, başkanlık değil, meşruti krallıktır.  Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan Almanya´nın yönetim sistemi, başkanlık değil, Türkiye gibi Parlamenter sistemdir. Ama Saddam´ın Irak´ı, Esad´ın Suriyesi  Başkanlık sistemiyle yönetiliyordu.  Evet çok iyi bir örnekse Hitlerin sistemi de başkanlıktı. Bir devletin itibarı, sahip olduğu sistemin adıyla değil, ekonomisinin gücü, parasının değeri ile ölçülür.



  • Cuma 30.8 ° / 19.8 ° Güneşli
  • Cumartesi 31.3 ° / 19.6 ° false
  • Cumartesi 31.3 ° / 19.6 ° false