Mevlana Paneli…

Mevlana Paneli…

 Kırıkkale Üniversitesi ve Kırıkkale Belediyesi tarafından düzenlenen “Mevlana ve Düşünce Dünyası” paneli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde gerçekleştirildi…

Yoğun Katılım Oldu

Düzenlenen panele konuşmacı olarak Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç Mesnevi’de Dua Kavramı, Doç. Dr. Mustafa Erdoğan Mesnevi’de Sabır Kavramı, Doç. Dr. Yusuf Öz Mevlana Düşüncesinde Dostluk Kavramı, Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu Mevlana Düşüncesinde Ölüm Kavramı konularından bahsettiler. Panele Vali Ali Kolat, Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz, Garnizon Komutanı, İl Emniyet Müdürü Kadri Kartal ve birçok üniversite öğrencisi katıldı.

Allah, Ne Alırsa Onun Karşılığını Verir

Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç Mesnevi’de Dua Kavramını şöyle anlattı; “Nerede bir dert varsa, deva oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar. Yüce Allah, üstünlük bakımından gözyaşını, şehitlerin kanlarıyla bir tutmadadır. Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası, ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur. Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü, özü sözü doğru kardeşlerden dua iste! Dertsiz dua soğuktur, bir işe yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir. Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar. Rahmetler saçan dua kapısını kim vurdu da ona yüzlerce baharla icabet edilmedi? Allah, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber, uzun da bir ömür bağışlar. Allah, ne alırsa onun karşılığını verir”

Oraya Rahmet Nazil Olur

“Veliler bu sebeple O’na itiraz etmezler. Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir. O, elsiz çolağa el verir. Gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar. Allah bize yardım etmek dilerse, bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir. O’nun için ağlayan göz ne mübarektir!  Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir! Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam mübarek bir kuldur. Akarsu nerdeyse orası yeşerir; nerde gözyaşı dökülürse oraya rahmet nazil olur. Yusuf değilsen bari Yakub ol; onun gibi matlûbuna erişmek için ağla! O elbiseyi elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat! Nerede bir dert varsa deva, oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar. Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar? Gülmeler, ağlamalarda gizlidir. Ey sâf ve temiz kişi! Defineyi yıkık yerlerde ara! Kardeş, duadan ayrılma! Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla bir işin yok senin!”

Her Türlü Çileye Karşı Dayanmaktır

Doç. Dr. Mustafa Erdoğan Mesnevi’de Sabır Kavramı ile ilgili olarak, “Ne var ki zamanla gerçek anlamını yitiren ve anlam değişikliğine uğrayan sabır kavramı, Müslümanın anlayışında da değişiklik yaparak onu zulme seyirci yapmış, haksızlıklara karşı rıza göstererek boyun eğdirmiş, her türlü kötülüğe ve fitneye karşı sessiz hale getirmiş, izzet ve şerefinin ayaklar altında çiğnenmesine tepki gösteremez hale düşürmüştür. Oysa ki, Müslüman`dan istenen sabır, küfre, zulme ve haksızlığa karşı verdiği mücadelede, Allah`ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için yaptığı cihad`da karşılaşacağı her türlü zorluğa karşı direnmek, başına gelecek her türlü belaya karşı yılmadan, usanmadan yoluna devam etmede kararlı olmak ve her türlü çileye karşı dayanmaktır” dedi.

Mekânsızlık Âleminin Fezasındadır

Mevlana düşüncesinde ölüm ; Hz. Pir Mevlana Muhammed Celaleddii Rumi için ölüm, sevgiliye kavuşmaktır. Bir gazelinde ölüm hakkında şöyle der: “Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma... Benim için ağlama, yazık, vah vah deme; Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır, cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme, benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır. Beni toprağa verdikleri zaman, elveda elveda demeye kalkışma, mezar, cennet topluluğunun perdesidir. Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyan gelir mi? Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun? Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryat etsin? Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç. Zira senin Hayy u Hû’yun, mekânsızlık âleminin fezasındadır.”

Geri Kalan İse Sadece Et Ve Kemiktir

“Bir başka şiirinde de şöyle der: “Kardeş, mezarıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz. Hak Teâlâ beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile ben yine o aşkım.“ Hz. Mevlana, hayatı boyunca Kur’an hükümlerinin adabına riayet ederek, Allah’ın haram kıldığı şeylerden çekinmiş; kendi ilmini, irfanını, benliğini, hâsılı tüm varlığını Hz. Muhammed’in varlığında yok etmiş, gerçek takva sahibi bir şahsiyettir. Hz. Mevlana’nın tasavvufu hiçbir zaman bir bilgi sistemi yahut hayali bir idealizm değildir. Onun tasavvufu irfan, tahakkuk, aşk ve cezbe âleminde olgunlaşmadır. Gaye kulluk ve yokluktur. O, hayatın bütün gerçeklerini kabul eder. Miskinliği, hayattan el etek çekmeyi reddeder. Ona göre dünya, Allah’tan gafil olmaktır, hayatın gerçekleri değil... Hz. Mevlana’nın tasavvufunda varlığın, yaratılışın, hayatın manası aşktır. Aşk ise Allah’ın vasıflarındandır. O’ndan başkasına âşık olmak da geçici bir hevestir. Yaratılışın sebebi, bütün hastalıkların tabibi, bencilliğin devası, elemlerin merhemi İlâhî Aşk’tır. Hz. Mevlana’ya göre insan, duygu ve düşüncelerden ibarettir. Bir şiirinde şöyle der: “Ey kardeş! Sen yalnız duyuş ve düşünüşten ibaretsin, geri kalanın ise sadece et ve kemiktir.”

Hamd Yalnız Tek Olan Allah’a Mahsustur

“Hz. Mevlana’nın kâinatı kucaklayan insan sevgisi ve hoşgörüsü, Allah’a olan hudutsuz aşkının ve Muhammedî feyze tam mazhar oluşunun tabii neticesidir. O, Müslümanlığın üzerinde hassasiyetle durduğu “insan yaratılmışların en şereflisidir” düsturunun şuuruyla insanları kucaklar, yaratılmışları âşık olduğu yaratandan ötürü bir nefis mücadelesine girmeden rahatlıkla hoş görür. Hz. Mevlana’nın tüm insanlara vasiyeti ile bu bölümü noktalıyoruz. “Ben size; gizli ve aşikâr olarak Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, Allah’ın buyruğuna boyun eğmenizi, Kötülük etmemenizi, Oruca ve namaza devam etmenizi, Şehvetten uzak durmanızı, İnsanlardan gelecek ezaya ve cefaya tahammül etmenizi, Mallarını beyhude yere harcayanlarla, ayak takımı ile oturup kalkmamanızı, Kerem sahibi ve sâlihlerle beraber olmanızı tavsiye ederim. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır. Sözün en hayırlısı da az ve öz olandır. Hamd yalnız tek olan Allah’a mahsustur. Tevhit ehline selâm olsun.”