Kırmızı Çizgi Uyarısı

Kırmızı Çizgi Uyarısı

Türk Ocakları Başkanı Hasan Yaylı`dan Uyarı.

 

Türk Ocakları Başkanı Hasan Yaylı demokratik açılım ile ilgili yaptığı basın açıklamasında “Çözüm plânı hazırlanırken öncelikle “kırmızı çizgilerimizin” çok net şekilde belirtilmesi ve temel parametre olarak kullanılması gerekir” dedi.

Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline getirilen hükümetin demokratik açılım çalışmaları ile ilgili bir basın açıklaması yapan Türk Ocakları Kırıkkale Şube Başkanı Hasan Yaylı, Türkiye’nin son dönemde birinci gündem maddesinin bölücü terör ve ona vücut veren etnik fitne olduğuna işaret ederek “25 yıldır sürüp gelen bu problemi ülkemizin huzuru, güvenliği ve geleceği açısından halletmek mecburiyetindeyiz” dedi. Türk Ocakları’nın milli varlığımızı, milli bekamızı ve güvenliğimizi, milli kültürümüzü ilgilendiren temel meseleleri faaliyet konusu yapmak, bunlara ilişkin çözümler aramak, düşünceler geliştirmek maksadıyla kurulan yüzyıllık bir hizmet çınarı olduğunu belirttiği, açıklamasında Türk Ocaklarının bugün de kuruluşundaki amaç ve ilkeleri özenle koruyarak işlevini yerine getiren milliyetçi bir sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalarını sürdürme olduğunu kaydeden Hasan Yaylı, demokratik açılım ile ilgili görüşlerini şu şekilde sıraladı.
ÖNLEM ALMAK ZORUNDAYIZ
Bölücü terör, etnik milliyetçi Kürtçülük hareketinin eseridir. Konuya çözüm ararken öncelikle terörü doğuran sosyal ve psikolojik zemini dikkate almak, bin yıldır yaşanan birlikteliğin son dönemde bozulmasının, belirli bir kitlede farklı bir aidiyet bilincinin oluşmasının sebeplerini araştırmak, buna önlem almak zorundayız. Bölücü terör hem bazı batılı ülkelerde, hem de içimizdeki eski solcu ve liberal çevrelerde “bir halkın kurtuluş mücadelesi” şeklinde algılanıyor, meşru sayılıyor ve destekleniyor. 80 öncesinde devletle ideolojik nedenlerle çatışıp yıkmaya çalışan günümüzün neo-liberal ve demokrat kesimleri, yarım kalmış hesaplarını demokratikleşme, haklar ve özgürlükler gibi evrensel değerler üzerinden yürütmeye çalışıyorlar. Hükümet bunları, gerçek yüzlerini ve esas niyetlerini görmezlikten gelerek kılavuz yapmak isterse daha baştan çıkmaza saplanır. Girişimlerini kuşkulu hale getirir.

KİLİT UNSUN PKK VARLIĞIDIR
Problemin kilit unsuru PKK’nın varlığıdır. Bölgede 5–6 bin silâhlı militanın tehdidi hüküm sürdükçe, halkın iradesini özgürce ortaya koyması mümkün olmaz. Atılacak her adım denize dökülen bir kova su gibi sonuçsuz kalır. PKK-DTP sözcülerinin ve Öcalan’ın çözüm adına ileri sürdükleri istekler, üzerinde durulmaya değmeyecek hezeyanlardır. Bunların ciddiye alınıp müzakere edilmesini tavsiye eden neo-liberal kalemler devleti örgüte teslim olmaya zorluyorlar.
Bu cümleden olarak: Anayasanın değiştirilerek Türk ve Türklükle ilgili kavramların metinden çıkarılmasını istemek, Yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi adı altında otonomiye, yerel özerkliğe kapı açmak, Kürtçeyi eğitim kurumlarına taşıyarak, kamusal alanlarda kullanılmasının önünü açarak Türkçeyle eş değer hale getirmeye çalışmak, Etnik kimlikle politika yapmayı önermek, Genel bir af çıkararak PKK militanlarına ve Öcalan’a siyaset yapma imkânı hazırlamak, PKK’nın silâh yoluyla elde demediği sonuçlara yasal yollardan ulaşmak anlamına gelen girişimlerdir. Bunların “vatana ihanetten” başka tanımlaması yapılamaz.
DEVLET ACİZ VE GÜÇSÜZ DEĞİLDİR
Türkiye devleti bazılarının göstermeye çalıştığı gibi aciz ve güçsüz değildir. Güvenlik güçlerimizin terörle mücadelede başarısız olduklarını söylemek tarihi bir iftiradır. Siyasetçilerin kendi alanlarındaki görevlerini yerine getirmeyişleri sonucu ortaya çıkan boşluğun sorumluluğunu güvenlik güçlerine yüklemek haksızlık olur. Çözüm arama girişimleri sürdürülürken güvenlik güçlerinin olumsuz etkilenmemesi, morallerinin yüksek tutulması için gerekenler mutlaka yapılmalı, bölgede teyakkuz halinde olunmalı, özellikle istihbarat faaliyetleri çok daha artırılarak PKK adım adım izlenmeli, gerekli hallerde tereddüt etmeden müdahale yapılmalıdır. Çözüm girişimlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için konu iki ana muhalefet partisiyle birlikte ele alınmalı, bir devlet politikası şeklinde inşa edilmeli, siyasi polemiklerle yıpratılıp çıkmaza girmemesi için dikkatli, basiretli ve diplomatik teamüllere uygun bir yol izlenmelidir.
Haberkale