Deprem sadece arzı değil, ruhumuzu vuruyor en derinden,
Kaybolup giden her canla kopuyor bir parça da ta içimizden.
Yıkıntı sadece binada olsa, yeniden dikilir dersin o binalar,
Lakin yürek dayanmıyor, göz göre göre kayboluyor canlar,
Nasıl bir haldir bu? Açıkça gelen felâketi öylece kabullenmek,
Çaresi olan şeyde, kaderi suçlayıp kuru tevekküle bürünmek.
Felâket geliyor diye çırpınana, kulak veren, ses veren yok,
Akıl ve vicdan askıya alınmış, ne olursa olsun ders alan yok.
Vurdu onlarca deprem, sarstı şiddetle, bir türlü uyanmadık,
Üzüldük, perişan olduk, ama yine dönüp aynı gaflete daldık.
Felâket kapıda dense, daha zamanı var diye gün tüketiyoruz,
Yazık! Hesap vermesi gereken mücrimlerden çare bekliyoruz.
Gök yıkılsa, yıldızlar secdeye kapandı diyecek bir grup arsız,
Canlar gitse ne! Menfaatini put yapmış, ona tapacak ahlâksız.
Kim yol gösterecek, kurtaracak bu çaresizlikten deyip durma,
Akıl ve vicdanını dinle! Ne olur, tekrar gaflet uykusuna dalma!