Çoklu baro olarak ifade edilen, ayrıca baroları ve avukatlığı dejenere etme, işlevsizleştirme yolunda atılan adımlar karşısında, baro başkanlarının öncülüğünde başlatılan hukuku, adaleti ve savunmanın bağımsızlığı ve kurumsallığını koruma mücadelesiyle ilgili olarak, son günlerde farklı sosyal medya platformlarında, “HUKUKÇU AKADEMİSYENLER NE YAPIYOR, NİYE SUSKUN?” şeklinde özetlenebilecek genellemeler ve serzenişler görülmektedir. Bu serzenişlerin önemli ölçüde haklılık payı bulunmaktadır. Ancak hiçbir ayrım yapılmadan bir genelleme yapılması doğru, sağlıklı ve hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Hak ararken, savunmayı savunurken, bu konuda çaba gösteren akademisyenleri gözardı eden bu yaklaşımın ve genellemenin kendisi haksızdır. Başkaları rahatsız olmasa da şahsen bu durumdan ve genellemeden rahatsız olduğumu ifade etmek gerekir. Bir duruş sergilemek, duyarlılığı ortaya koymak, mücadeleye destek olmakla gösteriş yapmak başka şeydir. Tüm mecralar kapatılmışken, ancak buralardan ve akademik çalışma alanlarından sesimizi duyurabiliyoruz.
Unvanı sadece “hukukçu” olan, ancak hukukla ilgili bilgi derecesi tartışmalı zevatın fikri (!), konunun uzmanı olan akademisyenlerin fikrinden daha önemli hale gelmiştir. Etraf, “süreyi kaçırdım ne yapayım”, davasını anlatıp “üstadlar sorunumu çözün” diye yazan, ama müvekkil sırrını, avukatlık özen yükümlülüğünü, meslek ilkelerini ihlâl ettiğini farkedemeyecek avukatlarla (!), davasını çözmek için iki basit hukuk kitabı karıştırma zahmetine katlanmayan hukukçularla; kararlarını zamanında yazmayan, ancak içine sürekli karar doldurulup bilimsellikten uzak kitap yazan, sağa sola akıl veren hâkimlerle doludur. BİZE İHTİYAÇ NE Kİ?...
Evet, birçok akademisyen suskundur, evet birçok akademisyen bunu onaylamasa da sessizdir, evet eleştirilecek çok kişi ve çok şey de vardır. Ancak çok az da olsa, bu konuda kendince çaba gösteren, yazan, ifade eden, bir duruş sergileyen akademisyenleri görmemezlikten gelen genelleme doğru değildir. Uzun süre kullanmadığım, ancak son iki yıldır kullandığım sosyal medyada (en azından bu sayfada) benim yazdıklarıma bakmak bile yeterlidir; keza ondan daha fazla 20 yıldır yazıp çizdiklerime de bakıldığında bu görülecektir. Aynı şekilde az da olsa başka akademisyenler de mevcuttur. AZIZ AMA VARIZ.
Fakat bu soruyu soranlara şu soruyu da sormak gerekir: Hukuk fakülteleri bu hale gelirken diğerleri neredeydi? Hukuk fakültesi sayıları hesapsızca artırılırken, bizler az bir kişi akademide buna karşı mücadele ederken diğerleri neredeydi? Hukuk fakültelerine hukukçu veya yarı hukukçu dekanlar atanırken diğerleri neredeydi? Hukuk fakültelerinde akademik liyakati koruma çabasındayken diğerleri neredeydi? Zaman zaman akademik geleceğimizi de zorlayarak bizler mücadele ederken diğerleri neredeydi? Bugün verilen mücadele gibi o gün daha güçlü bir mücadele verilseydi, belki bugünlere de gelinmezdi… Şu anda akademik özgürlüğümüzü korumak, hukukçu duruşumuzu değiştirmemek için bazen sessiz, bazen sesli, ama her gün deyim yerindeyse dayak yiyerek bir duruş sergiliyoruz. En azından ben hem akademik kanallarda hem de bu platformlarda yazıp