TBMM HER ŞEYE RAĞMEN TOPLUMUN ORTAK ZEMİNİDİR. O ZEMİN KAYBOLUR, ANLAMSIZLAŞTIRILIRSA ÜZERİNDE DURULACAK BİR YER YOKTUR
TBMM ilk açıldığında en yaşlı üye Sinop Vekili Şerif Bey şu sözlerle Meclisi açmıştır: “Bu Yüce meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve ilahî tevfik ile, milletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı dâhilinde mukadderatını bizzat ele aldığını ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilan ederek Büyük Millet Meclisi‘ni açıyorum.”
Keza Atatürk’ün "Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.” sözü “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” şeklinde hem TBMM Genel Kurul salonunda hem de AY m. 6’da yer almıştır.
AY m. 6 şöyledir: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Yine AY m. 7’de “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir.
TBMM NEDİR?
TBMM aslında sıradan bir yasama organı değildir; Ülkeyi bağımsızlığa kavuşturan, Devleti kuran, bu arada bazen kapatılmak tehdidi ve saldırılma hainliğine uğrayan, ancak bunların hepsini aşan, toplumun ortak aklını, iradesini ve vicdanını temsil eden, egemenliği millet adına kullanan yerdir. Bu sebeple onu susturmak, pasifize etmek, etkisizleştirmek, ayak bağı görmek aslında ortak aklı, iradeyi ve vicdanı susturmak, pasifize etmek anlamına gelir. Bu sebeple Anayasa, egemenliğin kullanılması hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılmaz demektedir. Bu, tarihin tecrübesi ve varoluş mücadelesinin yansımasıdır. O sebeple milletin gerçek iradesi, gerçek aklı, gerçek vicdanı hukuk ve adaletten ayrılmadan TBMM’ne yansımalı ve gerçekten o Meclis çalışmalı, AY’nın gereği olarak bu akıl, irade ve vicdan hiçbir kimseye, zümreye ve sınıfa bırakılmamalıdır. Herkes kendisinin, klanının, grubunun, kendi izzet ve ikbalinin, kendi ideolojisinin, inancının, düşüncesinin değil de, samimi olarak ve başkasına çelme takmadan, engel koymadan, gösteriş yapmadan toplumun ortak menfaatinin, asgarî müşterekinin yansımasını istediği zaman Meclis gerçekten millet egemenliğini kullanmış, gerçekten milletin ortak zemini olmuş demektir. Bu ise, herkese düşen ortak bir görevdir.
Gelinen noktada bu görevi yerine getirirken hepimizin az çok farklı şekillerde müşterek, müterafik kusurumuz olduğu gerçeği karşımızda durmaktadır. Herkes özeleştiri yapmadan, kusurunun farkına varmadan, özür dilemeden buradan çıkış zor görünmektedir. Şüphesiz bazılarının kusuru daha büyüktür, özrü ve eleştirisi de o büyüklükte olmalıdır. Ancak kimse masum değildir.
TBMM toplumun ortak zeminidir, o zemin ayakta tutulmalıdır. O zemin kaybolursa üstünde duracak yer yoktur maalesef…