Az çok tarih bilen herkes ünlü Kanije Savunması ve O savunmanın başındaki yaşlı kurt Tiryaki Hasan Paşayı bilir. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye hâlâ büyüktü, ancak artık eski ihtişamında ve kudretinde değildi, Padişahlar sefere çıkmaz olmuş, ehliyet ve liyakat kaybolmaya başlamıştı. İşte bu ortamda Tiryaki Hasan Paşa ilerlemiş yaşına rağmen, aklını, tecrübesini ve elindeki imkânları en iyi şekilde kullanarak, aynı zamanda psikolojik harp de uygulayarak Kanije Kalesi’nde yaklaşık on katı düşmana karşı hiçbir yardım gelmeden uzun süre mücadele etmiş ve büyük bir zafer kazanmıştı. Bunun üzerine Padişah birtakım hediyelerle birlikte Paşayı öven bir mektup gönderip kendisine vezirlik makamı vermişti. Rivayet odur ki, mektubu ve hediyeleri alan Paşanın gözleri yaşarır. Sebebini soranlara da yine rivayet odur ki, “Kanije Müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı. Bizim gençliğimizde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. Biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum.” der.
O mektubu da o makamı da fazlasıyla hakeden Hasan Paşa bugünü görse ne derdi? Ehliyetsiz, liyakatsiz, adaletsiz, ama bir Kanije değil, on Kanije kurtarmış edasıyla sahte kahramanların dolaştığı günlere kaldık. Küçük bile sayılmayacak işler büyük kahramanlık olarak görülmeye başlandığı zaman; olur olmaz adamlara makamlar, unvanlar, mevkiler verilmeye başlandığı zaman; makam sahiplerinin makamları, kibirleri ve gösterişleri büyürken, o makamların asıl sahibi ve kaynağı olan halkın imkânları her geçen gün küçüldüğü zaman… Ama buna karşı hakkın arandığı kapıların adamına göre açılıp kapandığı zaman… Ve yine de her şey normalmiş gibi davranıldığı zaman… İşte o zaman işte o zaman…