Siyaset aslında her adamın işi değildir.
Yürek ister, bazı kesimler ile karşı karşıya gelmeyi gerektirir.
Risk gerektirir.
Sevgi ve saygı ister.
Bunları yapanlar saygılı hak eder ve kalıcı olur.
***
Ayak oyunu da ister mesela.
Düzenbazlık ister.
Hatta üçkağıtçılık gerektirir.
Tabii yapmayı miden kaldırıyorsa.
Riski vardır bunun da.
Riski dünyalıktır, göze alıyorsan.
Bunları yapanlar da vardır.
Ve yapanlar evlatlarına ve sülalesine çok güzel bir miras bırakır:
“Dünyalık…!”
***
Kırıkkale’den ne siyasetçiler geldi geçti.
Kimini iyi hatırlıyorsunuz, kiminin de ardından sövüyorsunuz.
Kimi iz bıraktı, kimi ise yakınlarına dünyalık.
Yaşarken de iz bırakanlar var.
Ya da bırakamayanlar.
Ben kimseyi kimseyle kıyaslamak istemiyorum.
Bunun kararını seçmen verir ve de verecek.
Ben sadece durumu izah ediyorum.
***
Kırıkkale’nin şu an üç vekili var.
MHP, CHP ve AK Parti’den.
MHP ve CHP vekilleri ilk kez seçildi.
AK Parti Vekili Ramazan Can ise kaçıncı kez seçildi?
4 mü, 5 mi?
Bilen var mı?
Mesleki vekillik oldu.
***
Yani milletin vekili…
Şu lafı hiç unutmam, AK Parti’nin ikinci dönemi, Can yine vekil, ortalıkta “Kırıkkale altın çağını yaşayacak” diye bir söz dolaşıyor.
Bunu iktidar cenahı söylüyor.
Allah için soruyorum, “altın çağını Kırıkkale mi yaşadı, yoksa siz mi?”
***
Mesleğiniz siyaset oldu, Kırıkkale’ye 20-30 kişinin çalışacağı bir yer mi açtınız veya açtırmaya vesile oldunuz.
Yol yaptık, asfalt yaptık, şuraya şu binayı diktik, şöyle yaptık böyle yaptık.
Devletin zaten yapması gereken rutin hizmetlerini niye kendinize malediyorsunuz.
O devlet onu yapmıyorsa zaten batsın.
Sana mı muhtaç devlet şuraya bir bina dikmeye veya atıyorum Aydışıh köyünün yoluna asfalt atmaya?
Böyle saçma şey olur mu?
Bırakın bu geçen yüzyıl ağızlarını…
Siz ne yapıyorsunuz reel olarak ona söyleyin.
***
Ben size anlatayım ne yaptığınızı.
İl yönetimini değiştirmek ve yerinizi önseçimlerde garantiye almak için önce il yönetimini değiştirmeye kalkarsınız.
Bunu ya başaramazsınız veya kısmen yaparsınız.
Her ikisinde de il yönetimi ile kavgaya tutuşursunuz.
Belediye başkanları zaten ya potansiyel rakibinizdir ya da yatırım için başınızı ağrıtacak meseledir.
O yüzden soğuk davranırsınız.
Aradan geçer 2 yıl.
Bu süre zarfında ara sıra şehre uğrarsınız, şöyle bir iki görüntü verirsiniz.
Üçüncü yılın sonunda kendinizi yavaş yavaş göstermeye başlarsınız.
Çünkü tekrar seçim geliyor.
Bu arada şehirle ilgilenen yöneticileri de rahatsız edersiniz.
Çünkü sizin yapmanız gerekenleri onlar yapınca sahneniz daralacağı için buna katlanamazsınız.
Sahneden atmak istersiniz.
Seçim iyice yaklaşınca elinizde de malzeme olmayınca, üstü kapalı imalar, konuşmalar, suçlamalara başlarsınız.
***
Yani sizlerin yaptığı bu.
Şimdi buradan hareketle Sayın Ramazan Can’a bir iki çift laf etmek gerekiyor.
Allah için sizin şu şehirde “benim eserim” diyeceğiniz, tepeden tırnağa sizin gayretinizle yapılmış ne var?
Bak kaç dönemdir vekilsiniz, ne siz gösterebiliyorsunuz ne de biz “bu onun eseridir” diyebiliyoruz.
Bu vallahi utan ç verici bir şey.
Yazıklar olsun…
***
Geçenlerde bir laf etmişsiniz “Fetö beni tehdit etti” diye.
Kim bu Fetö Allah aşkına.
Sizi tehdit eden milleti tehdit etmiş sayılır.
Siz milletin vekilisiniz.
Üstü kapalı konuşmayın, kimi ima ediyorsanız net şekilde açıklayın.
Millet bilsin.
Yok açıklamıyorsan git Savcılığa şikayette bulun.
İsim isim söyle…
Eteğinizde taş kalmadı şimdi kar mı çalıyorsunuz.
Yemezler artık o Fetö numaralarını.
Çok ekmeğini yediniz Fetö numarasının.
Geçin orayı artık geçin.
İş üretin, aş üretin…
Numara üretmeyin…!
***
Siyaset böyle üstü kapalı yapılmaz.
Net olun…
Gerçekçi olun.
***
“Beni eleştiriyorlar” diyormuşsunuz.
Müsaade buyurun da o kadarcık olsun.
Bak neler yazdım…
“Ne eser bıraktın da eleştirilmemeyi hak ediyorsun” diye.
Bu yazının özeti ve anlamı budur.
Soruyorum “Ne eser bıraktın da eleştirilmek zoruna gidiyor?”
***
Zaten listeye girdiğinde millet tepki göstermişti.
Şu ana kadar eleştirilmemen bir eksiklik bile sayılır.
O yüzden ortaya eser koyacaksın ve eleştirilmeyeceksin.
Eserin yoksa rüzgar gibi eser geçersin.
Buna da rıza göstereceksin.